A’DAN Z’YE
KIBRIS
"KKTC düze çıkar mı?"
"Kıbrıs gerçekleri..."
"Kıbrıs gerçekleri..."
Not: burada açıklanan bilgiler "bilimsel olarak kesin kanıtlanmış şeyler değildir. Sadece kişisel gözlemlerdir. Tersini idda edenler olabilir. Demokrasilerde herkes fikrini ifade etmekte özgürdür. Lütfen sövmeyiniz. Sadece öğrenen, soruşturan toplumlar mükemmele varabilir.
Sorgulamayan daima ezilir.
A
Av
Ada ülkesi olan KKTC’de avcılık meraklısı çok
sayıda insan yaşamaktadır. Çoğunlukla 20-60 yaş arası erkekler lüks arazi
araçlarına atlayarak doğada yaşayan kuşları avlamaya giderler.
Avukat
292 bin nüfuslu KKTC’de 1000 kadar avukat hukuk,
adalet için görev yapmaktadır. Özellikle Lefkoşa’da adım başı avukatlık
bürosuna rastlamak olasıdır.
Arkadaşlık
KKTC’de arkadaşlıklar çıkar (menfaat) üzerine
kuruludur diyebilirim. Bu tabi ki benim kişisel görüşüm. Burada ahde vefa,
samimiyet, dayanışma, hal hatır sorma, ev ziyareti yapma vb. gibi geleneksel
Türk adetleri erozyona uğramıştır. Mahallelerde, apartmanlarda oturan insanlar
yıllar geçse de birbirilerinden bir selamı esirgerler. Hele hele eğer 500
yıllık Kıbrıslı değilseniz hiçbir Kıbrıslı kapınızı çalmaz.
Argo
KKTC toplumu günlük yaşamında ortalama 300 sözcük
kullanıyor. Bunların da belki yarısı argo kelimelerden oluşuyor. 7’den 70’e
herkes hiç yadırgamadan / yadırganmadan cinsel organlarla ilgili sözcükleri
kullanıyor. Sık sık duyulabilen argo sözcüklerin bazıları şunlar: Has.iktir,
.ötünün deliği, dur be y.rrak, yedi garnıgı s.kerim, .rospu evladı…
B
Bütçe
73 milyonluk TC'nin 2013 yılı bütçesi 404 milyar
TL. Türkiye'nin yüzde 0,05'i yani yüzde
yarımı kadar olan KKTC'nin bütçesi ise 1.750 milyar TL olması gerekirken 3.5
milyar TL'dir.
Yani TC devletinin halkının yıllık gideri 1 TL
iken KKTC halkının yıllık gideri 2 TL'dir.
Dünyada hantal devlet yapısına en güzel örnek KKTC
olarak karşımızdadır.
Başbakan
2013 yılı itibariyle KKTC’nin başbakanı sağcı,
muhafazakar görünümlü UBP’nin lideri İrsen Küçük’tür. Başbakan Kıbrıs Türk
tarihinin önde gelen gelen şahsiyetlerinden Dr. Fazıl Küçük’ün yeğenidir.
İrsen Küçük yakından incelendiğinde Türkiye’de söz
sahibi olmuş Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan, Alparslan Türkeş, Turgut
Özal, Yıldırım Akbulut, Tansu Çiller benzeri bir portre karşımıza çıkar.
Kişisel olarak kendisini en çok Yıldırım Akbulut’a benzetiyorum. Yorum sizin.
Banka
Ülkede adım başı banka şubesi mevcuttur. Bu kadar
küçük bir ülkede bu denli fazla bankanın olması ilk başta garip gelir. Ancak
işin aslı şudur: Fazla vergi vermek istemeyen bazı ülkeler off-shore (kıyı) adı
altında bankaları adada açmaktadırlar. Örneğin Türkiye’de bankaya para
yatırdığınız zaman elde ettiğiniz faiz gelirinin bir kısmını devlete ödemekle
yükümlüsünüz. Ancak paranızı KKTC’de bulunan bir bankadaki off-shore hesabına
yatırırsanız ödediğiniz vergi çok azalır.
Boşanma
Kuzey Kıbrıs’ta her yıl 3000 kadar evlilik olmakta
bunların 1500 kadarı 1 yıl içinde boşanma ile sonuçlanmaktadır.
Bangladeş
KKTC’de en zor, en ağır işlerde Bangladeşli
yurttaşlar çalışır. Taş ocağı, asfalt, tarla, inşaat sektörlerinde sessiz,
mütevazı, kalender, bir deri bir kemik Bangladeşlilere sıkça rastlamak insanı
hüzünlendirir. Bu dünyada adalet, eşitlik var diyenlere olan hıncı artar.
C
CTP (Cumhuriyetçi Türk Partisi)
70’li yıllarda kurulmuştur. Komünist, Marksist,
Leninist, sosyalist, Troçkist, Stalinist, sosyal demokrat, Soros solcusu vb.
kişilerin içinde yer aldığı bir yapıdır. Ülkedeki bütün sorunlarda günah keçisi
onlara göre Türkiye’dir. CTP yanlıları Türkiye bile demezler. TECE (TC) söylemi
daha yaygındır. PKK yandaşları da aynı söylemi kullanırlar.
CTP’nin oy
oranı % 20-35 arasında değişir. Ana hedefi Kıbrıs’ta Türklerle Rumların bir
arada yaşadığı “birleşik Kıbrıs’ı oluşturmaktır. Partinin adındaki
“Cumhuriyetçi” sözcüğü bu amacı vurgular. Yani 60’larda kurulan ve 2-3 yıl
yaşayan Kıbrıs Cumhuriyeti yeniden diriltilmek istenir.
Güney Kıbrıs’ta her türlü oluşum baskıcı, tutucu,
yobaz, ırkçı (şovenist) Ortodoks din adamlarının etkisi altında olduğu sürece
adil bir birleşik Kıbrıs devletinin ortaya çıkması olanaksız görülmektedir.
80’li yıllardan itibaren Türkiye’de Yahudi
milyarder işadamı George Soros’un dernek ve vakıflarından nemalanan, AB
yanlısı, Kemalizm düşmanı yeni bir solcu türü ortaya çıkmıştır. Bunlara kısaca
ikinci cumhuriyetçiler adı verilmektedir. Mehmet Altan, Cengiz Çandar, Eser
Karakaş, Şahin Alpay, Mehmet Ali Birand, Mehmet Barlas, Ahmet Altan, Çetin
Altan, Emre Aköz, Etyen Mahcupyan vb. gibi köşeciler sürekli olarak AB tipi
liberal solu övücü yazılar yazmaktadırlar.
30 yıldır Soros’un finanse ettiği TESEV’in
dağıttığı paralarla beslenen, emperyalist batının türkülerini söyleyen liberal
solcuların tümü 70’li yıllarda Marksist görüşlere sahip kişilerdi.
2 binli yıllara gelindiğinde Soros’un çocukları
KKTC’de CTP’nin akıl hocalığını yapmaya başladılar. CTP’liler çeşitli kültürel
etkinliklerine hep bu Soros çocuklarını davet ederler.
Cami
292 bin nüfuslu KKTC’de 297 cami mevcuttur. Bin
kişiye 1 cami düşer. TC’de 125 bin cami vardır. Yani yaklaşık 700 kişiye bir
cami düşer. KKTC halkının camiye gitme alışkanlığı çok düşüktür. Din sadece
görüntüde vardır. Dinin ritüelleri yerine getirilmez.
Ç
Çarşı
Lefkoşa, Girne ve Gazi Mağusa’nın çarşılarında ilk
göze çarpan şudur: Derme çatma binalar, geçici imajı veren iş yerleri, bezmiş
bir halde dükkan önünde oturan esnaflar, sürekli içilen kahveler, tavla
oynamalar…
Hasıl-ı kelam, Afrika’nın geri ülkelerinde
görülebilecek manzaralar insanı sanki 100 yıl geride yaşıyormuş hissine gark
eder.
Çek
KKTC gazetelerinde periyodik olarak sahte çek (çek
sahteleme), çek çalma (sirkat etme) haberleri çıkar. Çeklerin çoğu karşılıksız
çıkar.
Toplumda yaygın biçimde çek ile ödeme yapma
alışkanlığı vardır. 10-20 TL’lik ödemeler için bile çek yazıldığı çok rastlanılan
bir durumdur.
Gazetelerde sık sık çek yasağına giren kişilerin
listesi de yayınlanır.
D
DP (Demokrat Parti)
Oy oranı yüzde 5-10 arsında olan küçük bir
partidir. Başında Rauf Denktaş’ın oğlu Serdar Denktaş vardır. Parti sağcı,
muhafazakar, Türkiye yanlısı, köylücü değerleri savunur.
DP tek başına
hiç iktidar olabilmiş değildir. Ara ara koalisyon hükümetlerinde yer almıştır.
Parti lideri Serdar Denktaş’ın bende bıraktığı
izlenim Yıldırım Akbulut ile aynıdır diyebilirim.
Demokrat Bakış Gazetesi
DP’nin yayın organı olan gazetedir. Tatsız, tuzsuz,
yavan, okunacak bir satırı olmayan, sıradan bir kasaba ceridesidir. Para verip
de bayiden alana hiç rastlamadım.
Deniz
KKTC’nin sahil yörelerinde bulunan belediyeler
arıtma tesisi, hijyenik kanalizasyon, evsel atıkları sahilden çok uzağa ileten
boru sistemleri kurmadığı için deniz kirliliği alabildiğine artmıştır.
En güzel ilçelerden biri olan Girne’nin çarşısının
yakınındaki plajlar kolibasili yönünden tehlikeli sınırlara erişmiştir.
İnsan yerleşiminin olmadığı uzak mekanlarda
sağlıklı deniz suyu bulmak mümkündür.
Doktor
KKTC’nin hekimleri hastalara yanlış tanı koyma
konusunda nam salmışlardır. Nezle olduğunuzu düşünerek gittiğiniz hastanede
veremli teşhisiyle karşılaşmanız olağan bir durumdur.
Hekimler öğlene kadar çalışırlar. Öğleden sonrası için
ise mesai alırlar. Aylık gelirleri konusunda 10-20 bin TL arası rakamlar
telaffuz edilmektedir.
KKTC’de hastalanıp hastanelere düşmemenizi
öneririm.
Dönek
Sağdan sola, soldan sağa dönenlerin çok olduğu bir
adadır. At izi it izine karışmıştır. İktidardaki parti değişince gazetelerin,
yazarların, radyoların, TV’lerin çoğunun dili hemen değişiverir.
Dernek
Küçük ülkede adım başı dernek vardır. Metrekareye
bir dernek düşer desek mübalağa olmaz.
Örneğin, Kanserle Mücadele Derneği sokak
aralarında lokma satarak gelir elde etmeye çalışır. Lokmada kullanılan un,
şeker, ayçiçek yağı, tuz gibi ürünlerin tümü kanser yapıcı ögeler içermektedir.
Yani kanseri önleyeceğim diyen dernek bu hastalığın artması için çalışır.
Derneklerin bir diğer huyu da zırt pırt piyango
bileti bastırıp halkı söğüşlemesidir. Ne idüğü belirsiz tipler dernekler
kurarlar. Piyango bileti bastırıp ceplerini doldururlar.
Bu gidişe kimse dur demez.
E
Ekmek
KKTC’de çoğunlukla hiçbir besleyici özelliği
olmayan kepeksiz beyaz ekmek tüketilir. Bünyeye girdiği zaman hızlıca şekere
dönüşen beyaz ekmek sağlıksız bir toplum oluşmasına yol açar. Bilindiği gibi
şeker (glikoz) kanser hücrelerini besleyen bir maddedir.
Kıbrıs’ın en popüler ekmeklerinden olan pidenin
içinde de toz şeker katkısı vardır.
Tıp otoritelerinin telkinleri sonucu beyaz
ekmekten kepekli ekmeğe doğru bir yöneliş gözlenmektedir.
Eğitim
KKTC’nin ilkokul, ortaokul ve liselerine devam
eden öğrenci sayısı 36 bin kadardır. Bu kitleyi 6 bin öğretmen eğitir. Yani 6
öğrenciye bir öğretmen düşer.
Türkiye’de ise 17 milyon öğrenciyi 700 bin
öğretmen eğitir. Anadolu’da 20-25 öğrenciye bir öğretmen düşer.
Kıbrıs’ta devlete ait okullar sabah 8, öğlen 13
arasında 5 saat açıktır. Sadece Pazartesi günleri 16’ya kadar ders yapılır.
Özel okulların tümü 8-16 arası eğitim yapar.
Tatiller, grevler, eğlenceler, festivaller,
Kandiller, protestolar, hastalıklar, raporlar, izinler, bayramlar, sınavlar
nedeniyle yılda ancak 120 yarım gün ders yapılır. Bu da 60-70 tam güne tekabül
eder.
6 bin kişilik eğitimci kitlesi haftada 8-18 saat
arası derse girer. Bir ders 35-40 dakika olduğuna göre öğretmenlerin haftalık
çalışma saati 12-13 saattir. Yani 1 buçuk gündür. Buna 1 buçuk gün de ders dışı
çalışmaları eklersek haftada 3 gün çalışılan bir iş kolu karşımıza çıkar.
Yılda 13 maaş alan öğretmenlerin aylık ortalama
kazancı 3500 – 4000 TL arasındadır.
Emekli
Türkiye’de 30-40 yıl çalışıp emekli olan bir memur
35-70 bin TL arası ikramiye alırken KKTC’de memurlar 200 bin – 1 milyon 500 bin
TL arası ikramiye 2500 – 10 bin TL arası emekli maaşı almaktadırlar.
F
Fahişe
50 kadar gece klübünde (kabare, kerhane, genel ev)
Ukrayna, Moldova, Belarus, Azerbaycan, Kırgızistan, Ermenistan, Gürcistan gibi
yoksul ülkelerden getirilmiş genç kadınlar dansçı adıyla getirilir. Loş
klüplerde sahneye çıkıp müzik eşliğinde bedenlerini teşhir eden kadınlar saati
150-200 TL , geceliği 500-1000 TL karşılığı erkeklere pazarlanır.
Lefkoşa, Mağusa, Girne ilçelerinin dış
mahallelerinde yer alan albenili gece klüpleri yılın 365 günü tam kapasite
çalışır. Buralarda milyonlarca TL’lik bir para döner.
Devlet klüplerde fuhuş yapılmadığını iddia eder
ama kadınları haftada bir kez zührevi hastalık taramasından geçirir.
Faiz
Ülkede adım başı karşımıza çıkan yerel bankalar
tefecilerle aynı oranda faiz alarak kredi verir. Yıllık enflasyonun yüzde 6-9
olduğu ülkede yerel bankalar yüzde 25-30 ile borç verir. İşte bu acımasız
soygun düzeni nedeniyle bir çok aile dağılır, esnaf batar.
Ferdi Sabit Soyer
CTP’de siyaset yapan kişidir. Konuşmalarında yerel
bir Türkçe kullanır. Yazar profesör Yalçın Küçük Şebeke adlı kitabında Ferdi
Sabit Soyer’in Musevi asıllı olabileceğini iddia etmektedir.
G
Gezgin
Ğ
H
Hastane
KKTC’de modern bir devlet hastanesine rastlamadım.
Sağlık merkezleri sanki 50 yıl öncesinde kalmış gibi…
Hellim Peyniri
Arapların icadı olan hellim peyniri Kıbrıslıların
en çok övündüğü hayvansal üründür. Kilosu 12-20 TL arasında satılan hellim ne
yazık ki çok tuzlu bir gıdadır.
Son yıllarda sahteci birkaç firma süt tozundan
ürettiği besleyiciliği düşük hellimleri de piyasaya sürer olmuştur.
Ucuz diye aldığınız hellim peynirleri sahte
olabilir. O nedenle TSE damgası olmayan peynirlerden uzak durunuz derim.
Hizmetçi
292 bin kişilik Kıbrıs Türk toplumunun 120 bin
kadarı 500 yıldır bu adada yaşayagelmektedir. 5 asırdır adada yaşayan Türkler
kendilerini son 40 yılda gelenlerden daha üstün, daha donanımlı, daha kültürlü
görme eğilimindedirler.
120 bin kişilik eski Kıbrıslıların yaklaşık 100
bininde Rum tarafının pasaportu mevcuttur.
Eski Kıbrıslılar devletin en ballı kadrolarında iş
kaptıkları için gelirleri ve emekli aylıkları Türkiye koşullarının iki katıdır.
Sadece devlette örgütlenmiş 36 sendikanın akıl
dışı dayatmaları sonucu son 20 yıldır kamuda maaşlar anormal yükselmiştir.
İşte geliri çok iyi olan ayda evine 10 bin – 20
bin TL giren binlerce ailenin evinde Türkmenistan, Kırgızistan, Bulgaristan,
Ukrayna, Rusya, Moldova, Türkiye gibi ülkelerden getirilmiş yatılı hizmetçi
kadınlar vardır. Bu kadınlar haftanın 7 günü, 24 saat evlerdeki her işi
yaparlar. Aylık gelirleri 1000-1200 TL arasında değişen hizmetçiler haftada
yarım gün çarşı izini kullanabilirler.
Hatay
Kıbrıs’ta 30 bin kadar Hatay ilinden göç etmiş
Türk ya da Arap kökenli insan yaşamaktadır.
Hataylıların burada çok kötü bir imajı vardır. Suç
işleme, gasp, hırsızlık, uyuşturucu, sahtecilik, izinsiz fuhuş vb. gibi
olaylarda çoğunlukla Hataylıların adı geçmektedir.
40 – 50 yıldır Adaya gelen Hataylılar Lefkoşa’nın
Surlariçi olarak bilinen mahallesini ele geçirmişlerdir. Bu mahallenin
sokakları Libya, Mısır, Tunus gibi geri ülkelerin manzaraları gibidir. Çöp
yığınları, berduş tipli insanlar, virane evler, dar sokaklar insanı iter.
Hıristiyan
İslam’a uzak duran ada insanına Hıristiyanlar,
Yehova Şahitleri el atmış durumdadır. Mahalle aralarında bile evden bozma
kiliselerde misyonerlik faaliyetlerine rastlamak olasıdır.
I
Irak
KKTC’nin özel üniversitelerinde okumak üzere
gelmiş, Kuzey Irak plakalı, çok lüks araçlara sahip aşiret çocuklarına son beş
yıldır sıkça rastlanılmaktadır.
20’li yaşlardaki tıfıl Arap ya da Kürt
çocuklarının altındaki 200 – 300 bin TL’lik araçların nereden geldiğini
anlayabilmiş değilim doğrusu.
İ
İslamiyet
Ülkede bulunan 297 kadar camide ağırlıklı olarak
Türkiye’den gelen din görevlileri (imam ve müezzin) din hizmetini icra
etmektedir.
Camilerde cemaat ne yazık ki yoktur. Başkent
Lefkoşa’nın büyük camilerinde bile vakit namazlarında 5-10 kişilik cemaat olur.
Bu kişiler de Kıbrıslı değil üçüncü ülkelerden gelmiş gariban insanlardır.
J
Jeep
Kıbrıslıların en sevdiği araçtır. 15 yaşındaki
veletten 80 yaşındaki nineye kadar herkesi Jeep kullanırken görmek olasıdır.
100 km’de 15-20 litre yakıt tüketerek doğayı katleden bu makineler gösteriş,
statü simgesi olarak algılanıyor.
Mirasyediler, kara paracılar, kaymaklı devlet
kadrolarında kadro kapanlar genellikle 1-2 ev fiyatına satılan Jeep’lere
binerler. Dünyanın hiçbir ülkesinde bu kadar arazi taşıtı yoktur sanırım.
K
Kahve
Kıbrıslıların sabah 6’dan gece 02’ye kadar her
fırsatta içtikleri şey kahvedir.
Mehmet Efendi ve Girne Con markalarının sade, az
şekerli, orta, çok şekerli, kaynanmış vb. türleri yetişkin insanlar tarafından
çok fazla tüketilir. Yetişkin bir insan günde 5-10 fincan kahve içer.
18 yaşın altındaki çocuklara kahve verilmez. Bunun
gerekçesi ise bağımlılık yapmasıdır. Bunu tam anlayabilmiş değilim.
Kira
Kıbrıs’ta evler İngiliz Sterlini ya da Euro ile
kiralanır. Ev kiraları ortalama 600-1400
TL (200-450 Sterlin) arasında değişir.
Ev sahipleri 2 depoziti mutlaka talep ederler.
Evden vaktinden önce çıkarsanız depozitonuz ödenmez. Zamanında çıksanız da
çeşitli hasarlar gerekçe gösterilerek depozito geri verilmek istenmez. Bu tutum
nedeniyle bir çok kiracı son 2 aylık kirasını ödemeden evi terk eder.
Kıbrıs’ta konutların ortalama metrekaresi 2013
yılı itibariyle 1000-1500 TL arasındadır. Yani 100 metrekare evler 100-150 bin
TL’ye satılır.
40 bin kişilik üniversite öğrencisi kitlesi önemli
bir kiracı potansiyelidir. Bu öğrencilerin 5 bini yurtlarda kalır. 30-35 bin
kişi ise 1-5 kişilik gruplar halinde kiralık evlerde barınır.
Yaklaşık 10 bin ev kira geliri elde eder.
Kiralanan her konuttan devlet yüzde 10 vergi alır. Yani 1000 TL kira alan bir
ev sahibi 100 TL’yi devlete öder.
Yüksek vergi oranı nedeniyle bir çok ev sahibi
devlete bildirimde bulunmadan kiralama yolunu seçer.
L
Laz
Trabzon, Rize, Ordu, Samsun gibi illerden son 50
yılda Kıbrıs’a 20 bin kadar Karadenizli göç etmiştir.
Karadenizliler hayvancılık, ziraat, inşaat ve
hizmet sektörlerinde çalışırlar. Birbirlerini çok tutarlar. Düğünlerde,
cenazelerde hemen bir araya gelirler.
Lüks
Arap şeyhlerinin abartılı lüks merakının benzeri
manzaralara Kıbrıs’ta da rastlamak mümkündür.
Kamudaki yüksek maaşlar ve 200 bin ila 1,5 milyon
TL arasında değişen astronomik emekli ikramiyeleri insanları lüks tüketime
itmiştir.
Devlet memuru bir çok aile havuzlu 300-500
metrekare alanlı villalarda yaşam sürmektedirler.
M
Market
Kıbrıs’ta devlet otoritesi yeterli olmadığı için
marketlerde son kullanma tarihi geçmiş ürünler rahatça satılır.
Salça, peynir, yağ, et, konserve vb. satın alırken
çok dikkatli olun.
Telif haklarıyla ilgili bir yasası da olmayan
Kıbrıs’ta her türlü malın sahtesini yapmak, satmak, dağıtmak suç değildir.
Maaş
Kıbrıs’ta kamuda çalışanlar yılda 12 çalışıp 13
maaş alırlar. Aralık ayında çift maaş ödenir. Karı koca memur olan ortalama bir
eve 12. ayda 15-20 bin TL para girişi olur.
Emekli olan ana ve babanın (dede, nine demek daha
doğru olur) maaşları da eklendiğinde 30 bin TL’ye yakın bir para karşımıza çıkar.
Çok az çalışma ile elde edilen astronomik maaşlar
nedeniyle Türkiye’yi aşağı, geri, basit, ilkel gören bir toplum profili ortaya
çıkmıştır.
Mehmet Ali Talat
Sol görüşlü olduğunu iddia eden, AKP tarafından
desteklenerek Cumhurbaşkanlığı da yapmış siyasetçidir. Esas mesleği buzdolabı
(buzluk) tamirciliğidir. ODTÜ Elektrik mezunudur.
2005-2009 yılları arasında Cumhurbaşkanı olarak
Rumlarla barış görüşmeleri yapmış hiçbir ilerleme kaydedememiştir.
Akıcı bir Türkçe ile konuşur. İkna yeteneği
yüksektir.
Profesör Yalçın Küçük bir kitabında Talat’ın
Musevi kökenli olabileceğini ileri sürmektedir.
Memur
Milletvekili
156 bin seçmeni olan ülkede 50 milletvekili
vardır. Yani 3 bin kişiye bir vekil düşer. 50 milyon seçmeni olan Türkiye’de
100 bin kişiye bir vekil düşmektedir.
N
Naylon firma
KKTC’de çokça naylon firma vardır. Bunların ne iş
yaptığı, ne ürettiği, ne kadar vergi ödediği pek sorgulanmaz.
O
Off shore
Parasını vergi ödemeden faiz hesabına yatıranların
çok iyi bildiği sözcüktür. Banka hesabınızı off shore yaparsanız vergi adlı
kavramla yüzleşmezsiniz. Kıbrıs’ın bazı bankaları bu tür işler çevirmektedir.
Mahkemelerde sürünmemek için banka ismi veremiyorum.
Ö
Örgüt
P
Pakistan
Kıbrıs’ta en ağır ve en pis
işlerde gariban, mütevazı, utangaç, ketum, koyu tenli, Hindistanlılara çok
benzeyen Pakistanlı yurttaşlara rastlamak olasıdır. Akaryakıt istasyonlarında,
araba yıkamacılarında, bahçıvanlık işlerinde, inşaat işlerinde 1000 – 1500 TL
karşılığı günde 10-15 saat çalışan sessiz Pakistanlılar çadırdan farkı olmayan
ilkel konutlarda kalabalık nüfuslar halinde yaşarlar.
Pezevenk
2-3 daire fiyatına satılan lüks arazi araçları
içinde fink atan, göbekli, elinden sigara düşmeyen, akşamdan kalma suratlı,
alemci, ukala bir konuşma kasanına sahip insana benzeyen yarmaları pezevenklik
mesleğini icra ederken gördüm.
Girne’nin en güzel deniz manzaralı arazileri
üzerindeki güzelim zeytin ağaçları katledilerek yapılan havuzlu villalarında
yaşayan pezevenkler eski SSCB ülkelerinden getirdikleri genç kadınları pazarlamakla
iştigal ederler.
Gece klüplerinde, bol yıldızlı kumar otellerinde
nikotin kokulu kırolara cinsel hizmet sunup para kazanan kadınların
gelirlerinin yarısına el koyan pezevenkler ultra lüks yaşarlar ama devlet
onlara ne kadar kazanıyorsun, ne kadar vergi veriyorsun diye sormaz.
R
Rus
Kıbrıs’ta Rus denildiğinde 50 kadar gece kulübünde
(kerhane) çalışan endamlı kadınlar akla geliyor.
1990’lı yıllarda dağılan SSCB’den ayrılarak
bağımsızlığını ilan eden yoksul ülkelerden Ada’ya çalışmak (turizm,
hizmetçilik, fuhuş vb.) için gelenlerin tümü kısaca Rus olarak nitelenir.
Ancak, Rus olarak tanımlanan herkes Rus değildir.
Ukraynalı, Moldovalı, Belaruslu olanlar da vardır.
Restoran
Akdeniz’de yer alan mükemmel adada ABD’nin fast
food ve Arapların kebap kültürü restoranları ele geçirmiştir. Geleneksel Türk
mutfağının yemeklerini sunan hemen hemen hiç lokanta kalmamıştır.
Başşehir konumundaki Lefkoşa’da saat 17’den sonra
lahmacun, pide, pizza, hamburger ve dönerden başka bir yiyecek bulmanız çok zordur.
Rum
Son 10 yıldır Kıbrıs’ın her köşesinde Rumlara
rastlamak mümkündür. Rumlar Ada’nın kuzeyine kumar oynamak, denize girmek,
kadınlar ya da erkeklerle fuhuş yapmak, ucuz sigara bulmak, taklit tekstil
ürünlerini satın almak için geliyorlar.
Rumlara göre KKTC diye bir devlet yoktur. Onu
tanımıyorlar. Kuzeyi TC’nin işgali altındaki Rum toprakları olarak görüyorlar.
Rumlar KKTC’yi yok saydığı gibi KKTC’de yaşayan
292 bin kişilik kitlenin yüzde 20-30’luk bir dilimi de bu devleti tanımıyor.
Küçümsüyor. Yok sayıyor. Bu durumun açıklaması çok uzun sürecektir. Şimdilik
bunu geçiyorum.
Rauf Raif Denktaş
KKTC’de yüzde 50’nin çok sevdiği, yüzde 50’nin ise
nefret ettiği siyasetçidir.
Yaşı 50’nin üzerinde olan yurttaşların çoğu
Denktaş’ı hatalarıyla sevaplarıyla saygıyla anıyor. Genç nüfus ise onu hakkında
net bir kanaate, yargıya sahip değil.
1950-1975 yılları arasında yaşanan darlık, kıtlık,
açlık, mahrumiyet, baskı, zulüm, göçebelik, itibarsızlık, dışlanmışlık,
ırkçılık duygularını yaşamayan geniş kitleler Denktaş’ın ne demek istediğini
anlamıyor.
1950’li yıllardan 2000’li yıllara kadar siyaset
yapan, hep en önde olan, karşısına hiç kimsenin rakip olarak çıkamadığı Denktaş
2012 yılında vefat etmiştir.
Reşat Akar
En çok satan ‘Kıbrıs’ adlı gazetenin genel yayın
yönetmenidir. Ilımlı bir yazı üslubu vardır. Ülkenin çözülmeyen temel sorunlarını
sıklıkla dile getirir.
Reşat Akar’ın dili, söylemleri muhafazakar sağ
düşünceleri çağrıştırmaktadır.
İlginç olan bir diğer bilgi ise şu Reşat Akar
Türkiye’de yayın yapan 80 yıllık sol görüşlü Cumhuriyet gazetesinin Kıbrıs
temsilcisidir.
S
Sivil Savunma Teşkilatı (SST)
Kıbrıs’ta bulunan bu teşkilat Türkiye’deki MİT’e
(Milli İstihbarat Teşkilatı) bağlıdır. Kurumun üst yönetimi TC tarafından
belirlenir.
SST’nin Lefkoşa’da bulunan merkezi çok bakımlı ve
lüks makam dairelerinden, kaliteli lojmanlardan ve sosyal tesislerden oluşur. Başka bir deyişle KKTC’de
SST gibi mükemmel görünümlü başka bir kurum yoktur.
Sendika
KKTC’de kurulu 36 sendikanın tümü kamu
kurumlarında örgütlüdür. İleri demokrasinin olduğu iddia edilen bu ülkede özel
sektörde hiçbir şekilde sendikal örgütlenme yoktur.
Sendikalar devleti her an işlemez hale getirirler.
Hükümetler sendikaların eylemleri karşısında çare üretemezler.
40 yıldır Türkiye’den gelen paralar sendika
ağalarının akıl dışı maddi talepleri nedeniyle personel harcamalarına ve lüks
tüketime gitmiştir.
Polisler, öğretmenler, sağlıkçılar, maliyeciler
yüksek maaşlıdır. Arazi taşıtlarına binenlerin, havuzlu villalarda yaşayanların
çoğu devlet memurudur.
Su
Kıbrıs’ta musluklardan akan su değil çamurlu,
küflü, tuzlu bir sıvıdır. Bu sıvıyla asla temizlik olmaz. Sakın ola ki
musluktan su içmeyiniz. Bu suyla yemek de yapmayınız.
Süt tozu
Kimi uyanık Kıbrıs firmaları ucuz süt tozlarıyla
yoğurt ve peynir yaparak halka yedirmektedirler. Ucuz fiyatlı, kalite belgesi
olmayan bu ürünleri asla almamanızı öneririm.
Ş
Şeriat
Kıbrıs’ta şeriat düşüncesini açıkça savunan
Nakşibendi şeyhi Şeyh Nazım Kıbrısi’dir. Ayrıca Süleymancılar, Nurcular,
Fethullahçılar, Milli Görüşçüler, Menzilciler, İskender Evreneosoğlu’nun
müritleri şeraiti yaymak için faaliyette bulunuyorlar.
Son 5-10 yıldır en aktif, çok taraftar bulan
tarikat (cemaat) Fethullahçılar ve Süleymancılar olarak öne çıkmaktadır.
Şeyh Nazım Kıbrısi
Kıbrıs’ın köyden farkı olmayan, virane görünümlü
Lefke ilçesinde dergahı bulunan Nakşibendi tarikatı şeyhi Nazım Kıbrısi’nin
dergahı vardır.
Virane görünümlü dergahta 20-30 kadar mürit
sürekli olarak bulunur. Sakallı, sarıklı, pardesülü müritler dünyanın her
yanından buraya gelirler.
Yılın yarısını İngiltere’de geçiren, bazı
iddialara göre İngiliz ajanı olduğu söylenen Kıbrısi küfürlü konuşmayı seven
yaşlı bir din adamıdır.
T
Tefeci
Bankalardan kredi alamayan, borç batağına sağlanmış
kişilerin başvurmak zorunda kaldığı tefeciler Kıbrıs’ta da bolca vardır. Adını
veremeyeceğim bazı yerel bankaların da tefeciler gibi mafyatik yöntemlerle
çalıştığına dair haberler basında periyodik olarak yer bulmaktadır.
Kumarın, içkinin, fuhuşun, turizmin, inşaatın,
kara paranın, uyuşturucunun geçim kaynağı olarak öne geçtiği bir ülkede
tefeciliğin olması olağan bir durum olarak değerlendirilebilir.
Türkmenistan
KKTC’nin tuzu kuru zengin ailelerinin çoğunun
havuzlu malikanesinde temizlik ve yaşlı bakımı işlerinde çalışan Türkmenistan
vatandaşları vardır. Bir rivayete göre Ada’da 5 bin kadar Türkmenistanlı emekçi
(aslında köle) olarak yaşamaktadır.
Son 3-5 yıldır marketlerde ve tavukçuluk tesislerinde de gariban
Türkmenler düşük bedelle çalıştırılmaya başlanmıştır.
Temizlik
Kıbrıs’ın sokaklarında, deniz kenarlarında,
parklarında, mahallelerinde, piknik alanlarında çöpten başka bir şey görülmez
olmuştur.
300 kişinin çalışması gereken Lefkoşa Belediyesine
doldurulan 1000 kişi kurumu iflas ettirmiştir.
Aşırı kadro ve yüksek maaşlar yüzünden 100 milyon
TL civarında bir borca batan Belediyenin işçileri 2012 yılında başladıkları
grevleriyle başkenti çöp içinde bırakmışlardır.
Aslında KKTC’nin hiçbir yerleşim birimi AB
standartlarında temizliğe sahip değildir. Köylere bile belediye teşkilatı
kurulmuştur. 28 belediyede binlerce işçi çalışır ama yaşam alanları çöpten
geçilmez.
Böylesine sahipsiz, düzensiz, kirli başka bir ülke
sanırım Afrika’da bile yoktur.
U
Üretim
Ada ülkelerinin çok uyuduğu söylenir. Bu doğrudur.
Yazları çok sıcak olan Kıbrıs’ta bir çok esnaf hala saat 13-16 arası işyerini
kapatıp evine çekilerek öğle uykusuna yatmaktadır.
Hafta sonlarında ve resmi tatil günlerinde öğlene
değin sokaklarda sadece çöp karıştıran kediler görülür. Diğer canlılar
uykudadır.
Ü
Üretim
KKTC’de elle tutulur bir mal üretimi yoktur.
Adanın dışarıdan yıllık ithalatı 1.5 milyar dolar iken ihracatı ise 60 milyon
dolar kadardır. Bu ihracat meblağının içinde ne vardır derseniz hayvansal
ürünler, narenciye, hurdaya ayrılmış taşıtlar vb. diyebilirim.
Üniversite
KKTC’de 6 tane üniversite, 40 bin kadar öğrenciye
eğitim vermektedir. Bunlardan sadece Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin (DAÜ)
verdiği diplomalar AB ülkelerinde geçerli olarak kabul edilmektedir.
Kıbrıs üniversitelerine girebilmek için yüksek
öğretime giriş sınavlarından çok düşük puanlar almak yeterlidir. Yani 3-5 tane
soruyu bilenler buraya girebilir.
Okuyan öğrencilerin yüzde 70-80’i sıfıra yakın
puanlarla buraya kayıt olduğu için hocaların derslerde seviyeyi düşürmekten
başka seçenekleri yoktur. Eğer bilime uygun bir eğitim yapılmış olsa mezun
olanların sayısı çok düşecektir.
Bütün dersleri İngilizce okuduğu halde 5. yılda
bile en basit İngilizce dergiyi, gazeteyi okuyamayan binlerce öğrencinin olduğu
bir yapı karşımızda durmaktadır.
V
Viski
Özel tüketim vergisi (ÖTV) olmadığı için Ada’da
satılan viskiler TC’ye göre yüzde 50 daha ucuzdur.
Volkan Gazetesi
Aşırı milliyetçidir. Sağcıdır. Okunma oranı
düşüktür. Tirajı 300-500 arasında değişmektedir. En etkili olan başyazarı
Sabahattin İsmail eski bir solcudur. Yani soldan sağa dönüş yapmıştır. Bir
insanın sol değerleri savunurken sağcı fikirleri benimseyebilmesinin nasıl
mümkün olabildiğini doğrusu anlayamıyorum.
Y
Yalan
Yehova Şahitleri
Yehovacılar KKTC’de serbestçe dini düşüncelerini
yayabiliyorlar. Kiliseleri topluma açık.
Z
Zaman
Kıbrıs’ta zamanın hiçbir kıymeti yoktur. Kamu dairelerinde iş
yaptırmak çok uzun zaman gerektirir. En değerli günler bayram, grev, kandil,
festival, düğün, dernek, eğlence ile heba edilir. Bence dünyanın en az çalışan
insanları bazı Arap ülkelerinde ve KKTC’de yaşamaktadır.
KAYNAKÇA
- Kıbrıs gazetesi
- Yeni Düzen gazetesi
- Havadis gazetesi
- Volkan gazetesi
- Ortam gazetesi
- Güneş gazetesi
- Vatan gazetesi
- Kıbrıslı gazetesi
- Haberdar gazetesi
- Star Kıbrıs gazetesi
Kıbrıs'ın Fethi
Osmanlı zamanında Cezire-i Kıbrıs (Kıbrıs
adası)
Kıbrıs, Venediklilerin elinde
bulunmaktaydı. Mısır'ın alınmasından sonra, Venediklier Memlûk Sultanlığı'na
Kıbrıs için verdikleri vergiyi Osmanlılara vermeye başlamıştı. Kıbrıs
adasının Rum halkının, baskılarından bunaldıkları Venediklilere karşı yardım
istemesi üstüne, Kıbrıs’ın fethi kararlaştırdı. Ekonomik, stratejik ve coğrafi
yönden çok önemli olan Kıbrıs Seferi'nin kolay olacağı düşüncesiyle Lala
Mustafa Paşa Kıbrıs Seferi'ne taraftar olurken, Sadrazam Sokullu
Mehmed Paşa ise yeni bir Haçlı Seferine yol açacağı endişesiyle Kıbrıs'ın
fethine muhalif kalmıştı.
Venedik'e savaş ilan edilmeden bir elçi gönderildi. Osmanlı elçisi Kubad Çavuş, Kıbrıs ve Dalmaçya kıyılarında meydana gelen korsan saldırılarından devletinin şikâyetini dile getirerek sulhun devamı için Kıbrıs'ın kendilerine verilmesini istedi. Venedikliler'in bunu reddetmesi üzerine Şeyhülislam Ebussuud Efendi Kıbrıs seferine çıkılacağı zaman, bir zamanlar İslam toprağı olan Kıbrıs'ın Hristiyanlar'ın eline geçmesiyle buradaki mescit ve medreselerin harap olduğunu; bu beldenin tekrar Müslümanlar'ın hâkimiyetine alınmasının İslam âleminin lideri olan Osmanlılar'a düştüğü yönünde bir fetva vermişti.
Osmanlı donanması dönemin padişahı II. Selim’in (1566-1574) buyruğuyla sefer hazırlıklarını tamamladı ve Lala Mustafa Paşa’nın komuta ettiği orduyu alarak 15 Mayıs 1570’te Piyale Paşa komutasında İstanbul’dan ayrıldı. 1 Temmuz 1570’te adaya asker çıkarmaya başlayan Türk ordusu, 22 Temmuz’da Lefkoşa’yı kuşatıp 9 Eylül’de de ele geçirdiler. Baf, Limasol ve Larnaka kalelerinin de alınmasından sonra adanın en güçlü olan kalesi Mağusa 18 Eylül 1570’te kuşatıldı.
Kış mevsiminin yaklaşması nedeniyle kaleyi ablukaya almakla yetinen Türk ordusu 1571 baharında yardımcı birliklerin de gelmesiyle, Mağusa kalesini karadan ve denizden kuşatmaya başladı. Lala Mustafa Paşa komutasındaki ordu ve Piyale Paşa komutasındaki donanma ile birlikte yaya 60,000 kişiden oluşan Osmanlı Ordusu, 2 Temmuz 1570'de Limasol’a çıkması ve 4 Ağustos 1571'de Mağusa'nın Venedikli Mağusa Kale komutanı Bragadino’nun 5 maddelik bir antlaşmayla kaleyi teslim etmesiyle sonuçlanan bir seferle Osmanlı İdaresine girdi.
15 Eylül 1570 tarihinde Lala Mustafa Paşa, tören ile Lefkoşa şehrine girdi. Kıbrıs ele geçirildikten sonraki tarihte adada çok az sayıda Ortodoks Rum vardı. Osmanlı İmparatorluğu, Ortadokslara serbestçe kilise kurma ve gelişme imkânı sağladı. Böylece adada Katolik Kilisesi etkinliğini kaybetti ve Ortodoks Kilisesi gelişti.
Adanın imar ve iskânı için, 21 Eylül 1571 tarihli Padişah fermanı ile İç Anadolu'nun (Karaman vilayeti) belli şehir ve köylerinden adaya mecburi iskan yapılması kararlaştırıldı ve adaya Türkler yerleştirilmeye başlandı. Dört sancağa (Lefkoşa, Mağusa, Girne ve Baf) bölünen Kıbrıs, Alanya, İçel, Tarsus ve Sis (Kozan) sancaklarının da bağlanmasıyla bir eyalete dönüştürüldü ve adada Karaman vilayeti kanunlarının yürürlüğe konulması kararlaştırıldı.
Adanın Türkler tarafından fethi Sokullu Mehmed Paşa"nın öngörüsünü haklı çıkarmış, Venedik'in kışkırtması ile bir Kutsal İttifak oluşturulmuştur.
Venedik'e savaş ilan edilmeden bir elçi gönderildi. Osmanlı elçisi Kubad Çavuş, Kıbrıs ve Dalmaçya kıyılarında meydana gelen korsan saldırılarından devletinin şikâyetini dile getirerek sulhun devamı için Kıbrıs'ın kendilerine verilmesini istedi. Venedikliler'in bunu reddetmesi üzerine Şeyhülislam Ebussuud Efendi Kıbrıs seferine çıkılacağı zaman, bir zamanlar İslam toprağı olan Kıbrıs'ın Hristiyanlar'ın eline geçmesiyle buradaki mescit ve medreselerin harap olduğunu; bu beldenin tekrar Müslümanlar'ın hâkimiyetine alınmasının İslam âleminin lideri olan Osmanlılar'a düştüğü yönünde bir fetva vermişti.
Osmanlı donanması dönemin padişahı II. Selim’in (1566-1574) buyruğuyla sefer hazırlıklarını tamamladı ve Lala Mustafa Paşa’nın komuta ettiği orduyu alarak 15 Mayıs 1570’te Piyale Paşa komutasında İstanbul’dan ayrıldı. 1 Temmuz 1570’te adaya asker çıkarmaya başlayan Türk ordusu, 22 Temmuz’da Lefkoşa’yı kuşatıp 9 Eylül’de de ele geçirdiler. Baf, Limasol ve Larnaka kalelerinin de alınmasından sonra adanın en güçlü olan kalesi Mağusa 18 Eylül 1570’te kuşatıldı.
Kış mevsiminin yaklaşması nedeniyle kaleyi ablukaya almakla yetinen Türk ordusu 1571 baharında yardımcı birliklerin de gelmesiyle, Mağusa kalesini karadan ve denizden kuşatmaya başladı. Lala Mustafa Paşa komutasındaki ordu ve Piyale Paşa komutasındaki donanma ile birlikte yaya 60,000 kişiden oluşan Osmanlı Ordusu, 2 Temmuz 1570'de Limasol’a çıkması ve 4 Ağustos 1571'de Mağusa'nın Venedikli Mağusa Kale komutanı Bragadino’nun 5 maddelik bir antlaşmayla kaleyi teslim etmesiyle sonuçlanan bir seferle Osmanlı İdaresine girdi.
15 Eylül 1570 tarihinde Lala Mustafa Paşa, tören ile Lefkoşa şehrine girdi. Kıbrıs ele geçirildikten sonraki tarihte adada çok az sayıda Ortodoks Rum vardı. Osmanlı İmparatorluğu, Ortadokslara serbestçe kilise kurma ve gelişme imkânı sağladı. Böylece adada Katolik Kilisesi etkinliğini kaybetti ve Ortodoks Kilisesi gelişti.
Adanın imar ve iskânı için, 21 Eylül 1571 tarihli Padişah fermanı ile İç Anadolu'nun (Karaman vilayeti) belli şehir ve köylerinden adaya mecburi iskan yapılması kararlaştırıldı ve adaya Türkler yerleştirilmeye başlandı. Dört sancağa (Lefkoşa, Mağusa, Girne ve Baf) bölünen Kıbrıs, Alanya, İçel, Tarsus ve Sis (Kozan) sancaklarının da bağlanmasıyla bir eyalete dönüştürüldü ve adada Karaman vilayeti kanunlarının yürürlüğe konulması kararlaştırıldı.
Adanın Türkler tarafından fethi Sokullu Mehmed Paşa"nın öngörüsünü haklı çıkarmış, Venedik'in kışkırtması ile bir Kutsal İttifak oluşturulmuştur.
Şeyhülislam Ebussuud Efendi'nin Fetvası
"Sâbıkâ vilâyet-i dâr-ı İslâm'dan olup
ba'de-zamânin küffâr-ı hâksâr müstevlî olup medâris ü mesâcidin harâb u
mu'attal ve menâbir ü mahâfilin alâim-i küfr-ü dalâl ile mâl-â-mâl idüp nice
dürlü ef'âl-i habîse ile dîn-i İslâm'a ihânet kasdın eyleyüp ve etrâf-ı âleme
evzâ'-ı kabîhaların işâ'at eyleseler pâdişâh-ı dîn-penâh hazretleri hamiyyet-i
İslâm muktezâsınca diyâr-ı mezkûrı küffâr-ı dû siyâh elinden alup
dâru'l-İslâm'a ilhâk eylemeğe azîmet ü himmet buyursalar sâbıkâ mezkûr
keferenün tasarruflarında olan âhar vilâyetler musâlaha olundukda ellerine
virilen ahidnâmede mezkûr vilâyet dâhıl olmak ile Şerî'at-i Mutahhere mûcebince
mezkûr ahidnâme nakzına azîmet buyurmalarına mâni' olur mı?" Beyân
buyurıla.
El-Cevâb:"Aslâ mâni olmak ihtimâli yokdur. Pâdişâh-ı ehl-i İslâm e'azza'llâhü ensârahû tavâ'if-i kefere ile sulheylemeği ol vakıt meşrû' olur ki; kâffe-i müslimîne menfa'at ola, menfa'at olmayıcak aslâ sulh meşrû' değildür. Müşâhede olunup mü'ebbed yâhûd muvakkat sulholundukdan sonra menfa'at bu zamânda bozılması enfa' görilse elbette bozmak vâcib ü lâzim olur. Hazret-i Rasûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Hicret-i Nebeviye'nün altıncı yılında küffâr-ı Mekke ile on yıla sulhidüp Hazret-i Alî kerrema'llâhü vechehû mü'ekked ahidnâme yazup mu'âhede-i mukarrere kılındukdan sonra gelecek yıl bozmak enfa' görilüp Hicret'ün sekizinde üzerlerine varup Mekke-i Mu'azzama'yı feth buyurmışlardur. Hazret-i Halîfe-i Rabbü'l-âlemîn halleda'llâhü te'âlâ zılâle saltanatihî alâ-mefârikı'l-müslimîn ve eyyedehû bi'n-nazari'l-azîz ve'l-fethı'l-mübîn hezîmet-i hümayûnlarında Cenâb-ı Risâlet-penâh salla'llâhü aleyhi ve sellem hazretlerinün sünnet-i şerîfelerine ıktidâ'en buyurmışlardur. Müstedbi' feth-i mübîndir. Bi-ınâyeti'l-lâhi'l-meliki'l-mu'in."
El-Cevâb:"Aslâ mâni olmak ihtimâli yokdur. Pâdişâh-ı ehl-i İslâm e'azza'llâhü ensârahû tavâ'if-i kefere ile sulheylemeği ol vakıt meşrû' olur ki; kâffe-i müslimîne menfa'at ola, menfa'at olmayıcak aslâ sulh meşrû' değildür. Müşâhede olunup mü'ebbed yâhûd muvakkat sulholundukdan sonra menfa'at bu zamânda bozılması enfa' görilse elbette bozmak vâcib ü lâzim olur. Hazret-i Rasûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Hicret-i Nebeviye'nün altıncı yılında küffâr-ı Mekke ile on yıla sulhidüp Hazret-i Alî kerrema'llâhü vechehû mü'ekked ahidnâme yazup mu'âhede-i mukarrere kılındukdan sonra gelecek yıl bozmak enfa' görilüp Hicret'ün sekizinde üzerlerine varup Mekke-i Mu'azzama'yı feth buyurmışlardur. Hazret-i Halîfe-i Rabbü'l-âlemîn halleda'llâhü te'âlâ zılâle saltanatihî alâ-mefârikı'l-müslimîn ve eyyedehû bi'n-nazari'l-azîz ve'l-fethı'l-mübîn hezîmet-i hümayûnlarında Cenâb-ı Risâlet-penâh salla'llâhü aleyhi ve sellem hazretlerinün sünnet-i şerîfelerine ıktidâ'en buyurmışlardur. Müstedbi' feth-i mübîndir. Bi-ınâyeti'l-lâhi'l-meliki'l-mu'in."
Osmanlı Türklerin Kıbrıs'taki Zaferi
Osmanlı donanması dönemin padişahı II.
Selim’in (1566-1574) buyruğuyla sefer hazırlıklarını tamamladı ve Lala Mustafa
Paşa’nın komuta ettiği orduyu alarak 15 Mayıs 1570’te Piyale Paşa komutasında İstanbul’dan
ayrıldı. 1 Temmuz 1570’te adaya asker çıkarmaya başlayan Türk ordusu, 22
Temmuz’da Lefkoşa’yı kuşatıp 9 Eylül’de de ele geçirdiler. Lefkoşa'nın
alınmasının ertesi günü teslim olmaları için Girne ve Baf yöneticilerine haber
gönderilmesi üzerine bu kaleler savaşmadan teslim
oldu. Baf, Limasol ve Larnaka kalelerinin de
alınmasından sonra adanın en güçlü olan kalesi Mağusa 18 Eylül
1570’te kuşatıldı.
Kış mevsiminin yaklaşması nedeniyle kaleyi ablukaya almakla yetinen Türk ordusu 1571 baharında yardımcı birliklerin de gelmesiyle, Mağusa kalesini karadan ve denizden kuşatmaya başladı. Lala Mustafa Paşa komutasındaki ordu ve Piyale Paşa komutasındaki donanma ile birlikte yaya 60,000 kişiden oluşan Osmanlı Ordusu, 2 Temmuz 1570'de Limasol’a çıkması ve 4 Ağustos 1571'de Mağusa'nın Venedikli Mağusa Kale komutanı Bragadino’nun 5 maddelik bir antlaşmayla kaleyi teslim etmesiyle sonuçlanan bir seferle Osmanlı İdaresine girdi. 1 Ağustos 1571'de vire sözüyle teslim olan Venedik'in Magosa Beyi arada varılan anlaşmaya uymadığı için 6 Ağustos 1571'de tutuklanarak idam edildi.
15 Eylül 1570 tarihinde Lala Mustafa Paşa, tören ile Lefkoşa şehrine girdi. Kıbrıs ele geçirildikten sonraki tarihte adada çok az sayıda Ortodoks Rum vardı. Osmanlı İmparatorluğu, Ortodokslara serbestçe kilise kurma ve gelişme imkânı sağladı. Böylece adada Katolik Kilisesi etkinliğini kaybetti ve Ortodoks Kilisesi gelişti.
Adanın imar ve iskânı için, 21 Eylül 1571 tarihli Padişah fermanı ile İç Anadolu'nun (Karaman vilayeti) belli şehir ve köylerinden adaya mecburi iskan yapılması kararlaştırıldı ve adaya Türkler yerleştirilmeye başlandı. Dört sancağa (Lefkoşa, Mağusa, Girne ve Baf) bölünen Kıbrıs, Alanya, İçel, Tarsus ve Sis (Kozan) sancaklarının da bağlanmasıyla bir eyalete dönüştürüldü ve adada Karaman vilayeti kanunlarının yürürlüğe konulması kararlaştırıldı.
Kış mevsiminin yaklaşması nedeniyle kaleyi ablukaya almakla yetinen Türk ordusu 1571 baharında yardımcı birliklerin de gelmesiyle, Mağusa kalesini karadan ve denizden kuşatmaya başladı. Lala Mustafa Paşa komutasındaki ordu ve Piyale Paşa komutasındaki donanma ile birlikte yaya 60,000 kişiden oluşan Osmanlı Ordusu, 2 Temmuz 1570'de Limasol’a çıkması ve 4 Ağustos 1571'de Mağusa'nın Venedikli Mağusa Kale komutanı Bragadino’nun 5 maddelik bir antlaşmayla kaleyi teslim etmesiyle sonuçlanan bir seferle Osmanlı İdaresine girdi. 1 Ağustos 1571'de vire sözüyle teslim olan Venedik'in Magosa Beyi arada varılan anlaşmaya uymadığı için 6 Ağustos 1571'de tutuklanarak idam edildi.
15 Eylül 1570 tarihinde Lala Mustafa Paşa, tören ile Lefkoşa şehrine girdi. Kıbrıs ele geçirildikten sonraki tarihte adada çok az sayıda Ortodoks Rum vardı. Osmanlı İmparatorluğu, Ortodokslara serbestçe kilise kurma ve gelişme imkânı sağladı. Böylece adada Katolik Kilisesi etkinliğini kaybetti ve Ortodoks Kilisesi gelişti.
Adanın imar ve iskânı için, 21 Eylül 1571 tarihli Padişah fermanı ile İç Anadolu'nun (Karaman vilayeti) belli şehir ve köylerinden adaya mecburi iskan yapılması kararlaştırıldı ve adaya Türkler yerleştirilmeye başlandı. Dört sancağa (Lefkoşa, Mağusa, Girne ve Baf) bölünen Kıbrıs, Alanya, İçel, Tarsus ve Sis (Kozan) sancaklarının da bağlanmasıyla bir eyalete dönüştürüldü ve adada Karaman vilayeti kanunlarının yürürlüğe konulması kararlaştırıldı.
Osmanlı döneminde Kıbrıs'a Türk göçü
1571 yılında Kıbrıs'ta yapılmış bulunan
nüfus sayımında yerli halkın nüfusu 150.000'dir. Burada bulunan Türk askeri ise
30,000 kadardır. Gönüllü bölüğünden oluşan takribi üç-dört bin asker
adanın muhafazası için bırakıldı. Osmanlıların Kıbrıs'ı
fethi sırasında, köylerde yaşayanlar evlerini terk edip dağlara kaçtı.
Savaş bitince bazıları köylerine geri dönerken,
bazıları Venediklilerle İtalya'ya göç etti. 1572 tarihinde nüfus
araştırmalarına göre Mesarya ve Mazato bölgesindeki 76 köyde hiçbir insanın yaşamadığı
belirlendi.
Dönemin ikinci beylerbeyi Sinan Paşa, Sultan II. Selim'e adanın topraklarının tarıma elverişli olduğunu ve bu nedenle adaya Türklerin bir an önce yerleştirilmesi gerektiğini söyledi. Bu öneriyi yerinde bulan II. Selim, 21 Eylül 1571 tarihinde Türklerin adaya yerleştirilmesini emreden bir ferman çıkardı. Bu fermanın kopyaları Karaman, İçel, Yozgat, Alanya ve Antalya kadılarına gönderildi. Fermandaki bulunan emirleri şöyle yazılmaktaydı: Ada toprağının çok bereketli olduğu, bağ, bahçe ve şeker kamışı için uygun yerlerin bulunduğu; ikliminin ılıman olduğu ve ziraat için yeterli suyun bulunduğu; Adaya göçenlerden iki yıl öşür alınmayacağı; ekecek toprağı olmayan, yerlerini yurtlarını terkederek şehir ve kasabalara göçen, aralarında mal ve mülk davaları olan ve erbab-ı hıref ve ehl-i sanayiden olan kişilerin malzeme, duvar ve çiftleriyle adaya ihraç edileceği; Adaya göçürülecek kişilerin güçlü kuvvetli kişiler olması; Kıbrıs'ta iskân edilecek kişilerin isimlerinin deftere yazılması ve bu defterin bir nüshasının İstanbul'a, diğer nüshasının Kıbrıs beylerbeyliğine ve diğer birinin de kadı mahkemesine konulması gerektiği; iskân yazımında görev alan mübaşirin adaletle davranması; "iki yıl has alınmayacak" sözünün her tarafa yayılması ve kişilerin özendirilmesi gerektiği; deftere yazılıp da gitmeyenlerin, her nerede yakalanırlarsa asılacakları; Adaya geçen kişilerin, uygun bir mahalle yerleştirileceği ve kendilerine gereken yardımın yapılacağı; iskân yazımında, kişi veya toplulukların himaye edilmemesi gerektiği, açık olarak belirtildi ve toplam 5720 hanenin adada iskanı kararlaştırıldı.
İskân emrine göre, her on haneden bir hane gönderilecekti. On haneden daha az köy ve mahalleler, başka yerlerle birleştirilerek yeni haneler teşkil edildi.
Göçün büyük bir kısmı birkaç yıl içinde tamamlansa da 18. yüzyılın ortalarına kadar göç devam etti. İstanbul'daki Başbakanlık Arşivi 1572 yılında göç edenlerin sayısını 1689 olarak vermektedir. Mevkufat Defteri ise 1572'de göç veren bölgeleri ve aile sayılarını şu şekilde vermektedir:
Dönemin ikinci beylerbeyi Sinan Paşa, Sultan II. Selim'e adanın topraklarının tarıma elverişli olduğunu ve bu nedenle adaya Türklerin bir an önce yerleştirilmesi gerektiğini söyledi. Bu öneriyi yerinde bulan II. Selim, 21 Eylül 1571 tarihinde Türklerin adaya yerleştirilmesini emreden bir ferman çıkardı. Bu fermanın kopyaları Karaman, İçel, Yozgat, Alanya ve Antalya kadılarına gönderildi. Fermandaki bulunan emirleri şöyle yazılmaktaydı: Ada toprağının çok bereketli olduğu, bağ, bahçe ve şeker kamışı için uygun yerlerin bulunduğu; ikliminin ılıman olduğu ve ziraat için yeterli suyun bulunduğu; Adaya göçenlerden iki yıl öşür alınmayacağı; ekecek toprağı olmayan, yerlerini yurtlarını terkederek şehir ve kasabalara göçen, aralarında mal ve mülk davaları olan ve erbab-ı hıref ve ehl-i sanayiden olan kişilerin malzeme, duvar ve çiftleriyle adaya ihraç edileceği; Adaya göçürülecek kişilerin güçlü kuvvetli kişiler olması; Kıbrıs'ta iskân edilecek kişilerin isimlerinin deftere yazılması ve bu defterin bir nüshasının İstanbul'a, diğer nüshasının Kıbrıs beylerbeyliğine ve diğer birinin de kadı mahkemesine konulması gerektiği; iskân yazımında görev alan mübaşirin adaletle davranması; "iki yıl has alınmayacak" sözünün her tarafa yayılması ve kişilerin özendirilmesi gerektiği; deftere yazılıp da gitmeyenlerin, her nerede yakalanırlarsa asılacakları; Adaya geçen kişilerin, uygun bir mahalle yerleştirileceği ve kendilerine gereken yardımın yapılacağı; iskân yazımında, kişi veya toplulukların himaye edilmemesi gerektiği, açık olarak belirtildi ve toplam 5720 hanenin adada iskanı kararlaştırıldı.
İskân emrine göre, her on haneden bir hane gönderilecekti. On haneden daha az köy ve mahalleler, başka yerlerle birleştirilerek yeni haneler teşkil edildi.
Göçün büyük bir kısmı birkaç yıl içinde tamamlansa da 18. yüzyılın ortalarına kadar göç devam etti. İstanbul'daki Başbakanlık Arşivi 1572 yılında göç edenlerin sayısını 1689 olarak vermektedir. Mevkufat Defteri ise 1572'de göç veren bölgeleri ve aile sayılarını şu şekilde vermektedir:
Bölge
Aksaray Beyşehir Seydişehir Endügi Develihisar Ürgüp Koçhisar Niğde Bor Ilgın Ishaklı Akşehir Toplam |
Göç eden aile sayısı
225 262 202 145 197 64 88 172 69 48 87 130 1689 |
Sultan II Selim
|
Bu bölgelerin tamamı Orta
Anadolu'dadır. Bazı köyler, kendilerinin vakıf reayası ve hassa haymana
olduklarını belirterek, iskân edilmekten kurtulmak istediler. Hatta, bazı
köyler, yazım sırasında köylerinden kaçtılar yazılmak istemediler. İskân emrine
göre, her on haneden bir hane gönderilecekti. On haneden daha az köy ve
mahalleler, başka yerlerle birleştirilerek yeni haneler teşkil edildi. Belgeye
göre, Beyşehir, Seydişehir ve Bozkır bölgesindeki 345 köyden toplam 463 hane
Kıbrıs'ta iskân yazıldı. Bunların yetmiş biri çiftçi, on biri hallac, dördü
dellak, üçü demirci, üçü imam, ikisi eskici, ikisi hayyat, biri çilingir, biri
haffaf, biri boyacı, biri aşcı, biri tefekci ve biri de pabuccu idi. Kalan
üçyüzaltmış birinin de mesleği yoktu. Bu bölgeden gönderilmek istenenlerin
%30'u kendi istekleriyle %70'i de cebren gönderildi. Kendi isteğiyle gidenlere
adada hürmet edilmesi defterde ayrıca belirtildi. Toplam olarak gönüllü yazılan
ve adaya göç eden aile sayısı 777 bilinmektedir. 2551 Numaralı Mevkufat
Defteri’nda yer alan, “Kıbrıs’a sadece Türkler ve Müslümanlar'ın
gönderilmesi”ne ait emirden, bu nüfusun çoğunluğunun Türkmen Müslümanlar
olduğunu anlıyoruz.
Göç edenlerin tamamı iyi huy kontrolünden geçmiştir. Ayrıca gelecekteki iyi huylu davranışları için bir de kefil göstermeleri istenmiştir. Anadolu’daki emlaklarının gerçek değerlerine göre göçmenler adaya yerleştirildiler, fakat sadece mesleklerini icra etmelerine izin verilmiştir, yani bir çiftçi çiftçilikten başka bir işle uğraşamıyordu. Kıbrıs'a yapılan iskân konusunda Osmanlı Arşivleri'nde Divân-ı Hümâyûn Mühimme, Mevkûfât, Maliyeden Müdevver, Tapu Tahrir ve Divan Defterleri gibi kaynaklarda bütün bilgiler mevcut olup, bunlardan, Anadolu'dan Kıbrıs'a ilk göçmen naklini konu alan 22 Eylül 1572 (13 Cemaziyelevvel 980) tarihli defterin Kâmil Kepeci Tasnifi'nde, Mevkûfât Defteri adıyla ve 1551 numara kaydıyla, Kıbrıs'a çeşitli Anadolu kasaba ve köylerinden nakledilen nüfus isim isim, köy köy, meslek ve hatta sahip oldukları öküz, inek, merkep gibi hayvanlara varıncaya kadar kaydedilmiştir.
1581 yılında kadar göç eden aile sayısı 8000'e çıkmıştır; fakat planlara göre bu sayının 12,000 olması gerekmekteydi. İçel, Yozgat, Kadirli, Antalya, Halep ve civar bölgelerden de göç edenler olmuştur. Halep'ten göç eden aile sayısı yaklaşık 200'dür. Bunun üzerine Osmanlı yönetimi, bütün göçebe aşiretleri yerleşik hayata geçirmeye karar verir. 1699’da yayınlanan bir fermanda, bütün Yörük aşiretlerinin, zorla Kıbrıs’a gönderilmeleri emredilir. Bu ferman, Kıbrıs’a Türkmen iskânının ikinci aşamasının başlamasına neden olur. Elbette bu emirden dolayı, Türkmenler 1856’ya kadar sürecek olan yeni bir isyan çıkarırlar. Bu dönemde, Beğdili, Bayat, Avşar, Kaçar ve Bozdoğan boylarından, 2500 dolayında aile Kıbrıs’a sürülür. Bilindiği gibi ilk üç boy, Bozoklar’ın sonuncusu ise Üçokların başat boylarıdırlar. Beğdili’ye bağlı Şamlu veya Dımışklı (İran’da Şahseven, Hüdabendelü, Aynallu, ya da Karakeçili olarak bilinir) Avşar’a bağlı Bentoğlu ve Köroğlu, Kaçar’a bağlı Kaçar Halil, Yüreğir’den inme Bozdoğan’a bağlı Karahacılı, Bayat’a bağlı Gediklü ve Kayı’ya bağlı Karakeçili ‘den insanlar; bu ikinci dalgada adayı mesken tutarlar. Bu iki dalgada, adaya 50 bin civarında Türkmen iskân edilir.
Göç edenlerin tamamı iyi huy kontrolünden geçmiştir. Ayrıca gelecekteki iyi huylu davranışları için bir de kefil göstermeleri istenmiştir. Anadolu’daki emlaklarının gerçek değerlerine göre göçmenler adaya yerleştirildiler, fakat sadece mesleklerini icra etmelerine izin verilmiştir, yani bir çiftçi çiftçilikten başka bir işle uğraşamıyordu. Kıbrıs'a yapılan iskân konusunda Osmanlı Arşivleri'nde Divân-ı Hümâyûn Mühimme, Mevkûfât, Maliyeden Müdevver, Tapu Tahrir ve Divan Defterleri gibi kaynaklarda bütün bilgiler mevcut olup, bunlardan, Anadolu'dan Kıbrıs'a ilk göçmen naklini konu alan 22 Eylül 1572 (13 Cemaziyelevvel 980) tarihli defterin Kâmil Kepeci Tasnifi'nde, Mevkûfât Defteri adıyla ve 1551 numara kaydıyla, Kıbrıs'a çeşitli Anadolu kasaba ve köylerinden nakledilen nüfus isim isim, köy köy, meslek ve hatta sahip oldukları öküz, inek, merkep gibi hayvanlara varıncaya kadar kaydedilmiştir.
1581 yılında kadar göç eden aile sayısı 8000'e çıkmıştır; fakat planlara göre bu sayının 12,000 olması gerekmekteydi. İçel, Yozgat, Kadirli, Antalya, Halep ve civar bölgelerden de göç edenler olmuştur. Halep'ten göç eden aile sayısı yaklaşık 200'dür. Bunun üzerine Osmanlı yönetimi, bütün göçebe aşiretleri yerleşik hayata geçirmeye karar verir. 1699’da yayınlanan bir fermanda, bütün Yörük aşiretlerinin, zorla Kıbrıs’a gönderilmeleri emredilir. Bu ferman, Kıbrıs’a Türkmen iskânının ikinci aşamasının başlamasına neden olur. Elbette bu emirden dolayı, Türkmenler 1856’ya kadar sürecek olan yeni bir isyan çıkarırlar. Bu dönemde, Beğdili, Bayat, Avşar, Kaçar ve Bozdoğan boylarından, 2500 dolayında aile Kıbrıs’a sürülür. Bilindiği gibi ilk üç boy, Bozoklar’ın sonuncusu ise Üçokların başat boylarıdırlar. Beğdili’ye bağlı Şamlu veya Dımışklı (İran’da Şahseven, Hüdabendelü, Aynallu, ya da Karakeçili olarak bilinir) Avşar’a bağlı Bentoğlu ve Köroğlu, Kaçar’a bağlı Kaçar Halil, Yüreğir’den inme Bozdoğan’a bağlı Karahacılı, Bayat’a bağlı Gediklü ve Kayı’ya bağlı Karakeçili ‘den insanlar; bu ikinci dalgada adayı mesken tutarlar. Bu iki dalgada, adaya 50 bin civarında Türkmen iskân edilir.
1777-1792 yıllar arasında Kıbrıs Türkler'in nüfusü adanın % 55 civarında kayıt edilmektedir. Fakat 1841 yılın kayıtlarda bulunan rakamlara göre bu sayı %27'e düşmüştu. Büyük ihtimal, bunun nedeni 19. yüzyılında yıllarca süren Osmanlı-Rus savaşlarıydı. Kıbrıs'taki olgun ve sağ olan Türk erkekleri uzun süre seferlere çıkıp, birçoğu adaya geri dönmemiş oldular.
Kıbrıs'ın Fethi Mektubu (1570)
Sonsuza değin yaşayacak uzun ömürlü devletin devamlılığına dualar ve mutlulukla başı dik olanın haşmet ve istikametine senalar etmeye sabah akşam samimi bir şekilde devam ve meşguliyet gösterildikten sonra, güneş gibi aydınlatıcı kalplerine ve Müşteri tedbirli güzel kokulu gönüllerine mutluluk isteyenin dilekçesi budur: fitne çıkarıcı sapkın düşmana ait sağlam kalelerden olup sağlam temeli yerin dibine lenger ve felek yürüyüşlü kulesi kavs-i kuzah gibi yüksek çarha kemer salan, top ve tüfengle etrafı donatılmış ve melunlarla sapkınların yuvası olmuş olan Lefkoşe kalesi Allah'ın izniyle 978 (1570) Safe'inin 25. günü kuşatılıp, üzerlerine ateş saçan ve insan yiyen toplar atılıp, bahtiyar askerlerle gece gündüz top ve tüfengle savaş içinde kalıp, kapı ve duvarları elek ve kevgir gibi harap olup, bu yandan da tedarik olunan toprak mahalline varılıp yer yer kuleler yapılmıştı. Fakat zorla kale içine sokulan halkın açılmamış gönül kuşları ecel şahininin çengelinden kurtarılmak istenildiğinden defalarca fesat ve inat dolu bu zümrenin beylerine, kaptanlarına ve umumen müşrik mülhitlerine mektuplar yazılıp “ona yumuşak söz söyleyin; belki öğüt alır, yahut korkar” hükmü gereğince itaate çağırıldıklarında o inatçı kavmin tabiatı düzelmeye yatkın olmadığından kendi istekleriyle kaleyi vermeye yanaşmayıp inkarları ve batıl görüşleri gereğince İslâm askerlerinin hücumunu püskürtmek için hisarları içinde tekrar hendekler kazdıklarında çelik zırhlı ve miğferli Müslüman askerler kan dökücü pis mülhit gürûhunun bu hilesine iltifat etmeyip 978 Rebiülahir´inin 8. günü o sağlam kalenin etrafı kuşatılıp gece yarısından namaz ve niyaza başlanılıp sabah olunca fetihler bahşedici Allah'ın inayeti, Hz.Peygamber'in mucizesi ve büyük sahabelerin himmetiyle sağ koldan İskender Paşa, Cezâyir beylerbeyi ve kapudan Ali Paşa, Karaman beylerbeyi Hasan Paşa, Halep beylerbeyi Derviş Paşa ve Kıbrıs beylerbeyi Muzaffer Paşa beyleri ve askerleriyle ve bu bir karınca ve bir toz zerresi kadar küçük ve değersiz olan kul da dahil cûş u hurûşa gelinip hep birlikte Allah Allah sesleriyle kalenin sağ ve solundan hücum edildi; her taraftan top dumanları bulut ve yıldırım gibi göğe ulaştı; mermiler yağmur gibi yağdı; güneş orta noktaya gelince dilin anlatamayacağı büyük bir savaş vaki oldu. Yüce Peygamber'in mucizeleri İslâm askerlerinin rehberi olduğundan o fesatçı ve hilekarlar daha fazla savaşa dayanamayıp “o gün kişi kardeşinden kaçar” hükmü gereğince hemen o anda, tıpkı apaydın beyaz günün karanlığı sürmesi gibi dönüp savaş meydanından kaçıp şehirleri ve evleri içine sığındıklarında müslüman askerler din düşmanlarından bey ve kaptanları da dahil sekiz bin kadarını kılıçtan geçirip, kılıçtan arta kalanları da evlerinden epey savaşıp sonunda yüce padişahın hayır duasıyla burçlarındaki uğursuzluk gösteren sancakları indirilip yerine İslam sancağı dikildi; “İnnâ fetehnâ leke fethen mübînen” ayeti ile fetih kapıları açılıp müslüman askerler üzerine İlâhî nûr saçılıp sağlam kale fethedildikten sonra her yeriyle birlikte tamamen padişahın ülkeleri arasına katıldı, İslam kuralları uygulandı, kafirlerin mabetlerinin kapıları açık tutuldu ve cuma namazı kılındı. Mesut padişah hazretlerinin zamanında daha birçok yüz aklıkları vaki oldu; elhamdülillah muzaffer askerler daima padişahın uzun ömürlü devletine çalışmaktadırlar. Sürekli böyle yeni vilayet ve memleketler eklenmekten boş kalınmayıp, fesat da zaman arsasında daima muzaffer kılıçlarla kazınıp yok ola; âmîn.
Sonsuza değin yaşayacak uzun ömürlü devletin devamlılığına dualar ve mutlulukla başı dik olanın haşmet ve istikametine senalar etmeye sabah akşam samimi bir şekilde devam ve meşguliyet gösterildikten sonra, güneş gibi aydınlatıcı kalplerine ve Müşteri tedbirli güzel kokulu gönüllerine mutluluk isteyenin dilekçesi budur: fitne çıkarıcı sapkın düşmana ait sağlam kalelerden olup sağlam temeli yerin dibine lenger ve felek yürüyüşlü kulesi kavs-i kuzah gibi yüksek çarha kemer salan, top ve tüfengle etrafı donatılmış ve melunlarla sapkınların yuvası olmuş olan Lefkoşe kalesi Allah'ın izniyle 978 (1570) Safe'inin 25. günü kuşatılıp, üzerlerine ateş saçan ve insan yiyen toplar atılıp, bahtiyar askerlerle gece gündüz top ve tüfengle savaş içinde kalıp, kapı ve duvarları elek ve kevgir gibi harap olup, bu yandan da tedarik olunan toprak mahalline varılıp yer yer kuleler yapılmıştı. Fakat zorla kale içine sokulan halkın açılmamış gönül kuşları ecel şahininin çengelinden kurtarılmak istenildiğinden defalarca fesat ve inat dolu bu zümrenin beylerine, kaptanlarına ve umumen müşrik mülhitlerine mektuplar yazılıp “ona yumuşak söz söyleyin; belki öğüt alır, yahut korkar” hükmü gereğince itaate çağırıldıklarında o inatçı kavmin tabiatı düzelmeye yatkın olmadığından kendi istekleriyle kaleyi vermeye yanaşmayıp inkarları ve batıl görüşleri gereğince İslâm askerlerinin hücumunu püskürtmek için hisarları içinde tekrar hendekler kazdıklarında çelik zırhlı ve miğferli Müslüman askerler kan dökücü pis mülhit gürûhunun bu hilesine iltifat etmeyip 978 Rebiülahir´inin 8. günü o sağlam kalenin etrafı kuşatılıp gece yarısından namaz ve niyaza başlanılıp sabah olunca fetihler bahşedici Allah'ın inayeti, Hz.Peygamber'in mucizesi ve büyük sahabelerin himmetiyle sağ koldan İskender Paşa, Cezâyir beylerbeyi ve kapudan Ali Paşa, Karaman beylerbeyi Hasan Paşa, Halep beylerbeyi Derviş Paşa ve Kıbrıs beylerbeyi Muzaffer Paşa beyleri ve askerleriyle ve bu bir karınca ve bir toz zerresi kadar küçük ve değersiz olan kul da dahil cûş u hurûşa gelinip hep birlikte Allah Allah sesleriyle kalenin sağ ve solundan hücum edildi; her taraftan top dumanları bulut ve yıldırım gibi göğe ulaştı; mermiler yağmur gibi yağdı; güneş orta noktaya gelince dilin anlatamayacağı büyük bir savaş vaki oldu. Yüce Peygamber'in mucizeleri İslâm askerlerinin rehberi olduğundan o fesatçı ve hilekarlar daha fazla savaşa dayanamayıp “o gün kişi kardeşinden kaçar” hükmü gereğince hemen o anda, tıpkı apaydın beyaz günün karanlığı sürmesi gibi dönüp savaş meydanından kaçıp şehirleri ve evleri içine sığındıklarında müslüman askerler din düşmanlarından bey ve kaptanları da dahil sekiz bin kadarını kılıçtan geçirip, kılıçtan arta kalanları da evlerinden epey savaşıp sonunda yüce padişahın hayır duasıyla burçlarındaki uğursuzluk gösteren sancakları indirilip yerine İslam sancağı dikildi; “İnnâ fetehnâ leke fethen mübînen” ayeti ile fetih kapıları açılıp müslüman askerler üzerine İlâhî nûr saçılıp sağlam kale fethedildikten sonra her yeriyle birlikte tamamen padişahın ülkeleri arasına katıldı, İslam kuralları uygulandı, kafirlerin mabetlerinin kapıları açık tutuldu ve cuma namazı kılındı. Mesut padişah hazretlerinin zamanında daha birçok yüz aklıkları vaki oldu; elhamdülillah muzaffer askerler daima padişahın uzun ömürlü devletine çalışmaktadırlar. Sürekli böyle yeni vilayet ve memleketler eklenmekten boş kalınmayıp, fesat da zaman arsasında daima muzaffer kılıçlarla kazınıp yok ola; âmîn.
Kıbrıs Eyaleti
Ele geçirilmesinden sonra Kıbrıs,
beylerbeyliği idaresi ilan edildi ve Avlonya Sancağı'nın sancakbeyi Muzaffer
Paşa adanın beylerbeyi oldu. Kıbrıs Kanunnâmesi çıkana kadar
eyalet Karaman Vilâyeti Kanunnâmesi ile
idare edildi. Kısa bir süre sonra ise mülkî bir yapılanmaya gidilerek
Lefkoşa merkezli 16 kazâya ayrıldı.
Girit Savaşı sonrasında eyaletin nüfus oranında azalma ve ada üzerindeki ticarî ilişkilerin bozulmasıyla vergi gelirlerinin düşmesine neden oldu. Bu nedenle 1670 tarihinde Ege adalarını ve Girit'i idare eden Kaptanpaşalık'a bağlandı.
Cezayir-i Bahr-i Sefid Eyaleti (Akdeniz Adaları Vilayeti) 1864 yıılnda kabul edilen Teşkil-i Vilâyet Nizamnâmesi ile kaldırılmış yerine Cezayir-i Bahr-i Sefid Vilayeti kurulmuştur. Yeni düzenleme ile Biga, Midilli, Sakız, Rodos, Kıbrıs ve İstanköy Sancakları'ndan oluşan vilayetin merkezi bir süre Kale-i Sultaniye (Çanakkale) olmuştur. Daha sonra Biga vilayetten ayrılmıştır. İstanköy ve ardından Limni vilayet merkezi olmuştur. Sakız ile Rodos vilayet merkezi birkaç kez değiştikten sonra merkezi Rodos olmuştur. 1870 yılında Kıbrıs bağımsız bir vilayet statüsüne geçti fakat 1878 yılında ada geçici süreliğine İngiltere'ye verilince sancak sayısı dörde inmiştir.
Girit Savaşı sonrasında eyaletin nüfus oranında azalma ve ada üzerindeki ticarî ilişkilerin bozulmasıyla vergi gelirlerinin düşmesine neden oldu. Bu nedenle 1670 tarihinde Ege adalarını ve Girit'i idare eden Kaptanpaşalık'a bağlandı.
Cezayir-i Bahr-i Sefid Eyaleti (Akdeniz Adaları Vilayeti) 1864 yıılnda kabul edilen Teşkil-i Vilâyet Nizamnâmesi ile kaldırılmış yerine Cezayir-i Bahr-i Sefid Vilayeti kurulmuştur. Yeni düzenleme ile Biga, Midilli, Sakız, Rodos, Kıbrıs ve İstanköy Sancakları'ndan oluşan vilayetin merkezi bir süre Kale-i Sultaniye (Çanakkale) olmuştur. Daha sonra Biga vilayetten ayrılmıştır. İstanköy ve ardından Limni vilayet merkezi olmuştur. Sakız ile Rodos vilayet merkezi birkaç kez değiştikten sonra merkezi Rodos olmuştur. 1870 yılında Kıbrıs bağımsız bir vilayet statüsüne geçti fakat 1878 yılında ada geçici süreliğine İngiltere'ye verilince sancak sayısı dörde inmiştir.
İngiliz Sömürge Dönemi
Kıbrıs Sözleşmesi 4 Haziran 1878 ile
1 Temmuz 1878 tarihinde imzalanan ve Berlin Konferansı'nda Birleşik
Krallık'ın Osmanlı İmparatorluğu'na destek çıkması için Kıbrıs
adasının yönetiminin geçici olarak Büyük Britanya'ya verilmesini öngören
gizli bir antlaşmaydı. Bu imzalanan antlaşmaya göre, Rusya
İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu'nun Asya kıtasında kalan topraklarını ele
geçirmeye kalkması durumunda Birleşik Krallık silahlı olarak Osmanlı'ya
yardımcı olacaktı. Ayrıca adayı Osmanlı Padişahı adına yönetecekti ve
Osmanlı İmparatorluğu ada üzerinde din, eğitim ve adalet kurumlarından yine
sorumlu olacaktı.
1913 yıllıda Osmanlı şehri Selanik Yunanistan'a düştüğünde, İngilizler Osmanlı'ya karşı Yunanlılarla müttefik oldular. Birinci dünya harbi sırasında Osmanlı’nın İngiliz düşmanı Almanya’nın yanında savaşa katılmasıyla, İngilizlerin ve Osmanlıların arasındaki ittifak resmen bozulmuş oldu. 1915′de İngilizler savaşa katılması karşılığında Yunanistan’a adayı teklif ettiler. Ancak bu teklifin o sırada Yunanlılar tarafından kabul görmemesi üzerine ada on yıl sonra başında İngiliz valisi bulunan bir İngiliz sömürgesi haline geldi. 1923'te imzalanan Lozan Barış Antlaşması’nın 21. Maddesi gereğince, Birleşik Krallığa ilhakı tanındı. 1925 yılında Kıbrıs Crown Colony olarak ilan edildi.
1913 yıllıda Osmanlı şehri Selanik Yunanistan'a düştüğünde, İngilizler Osmanlı'ya karşı Yunanlılarla müttefik oldular. Birinci dünya harbi sırasında Osmanlı’nın İngiliz düşmanı Almanya’nın yanında savaşa katılmasıyla, İngilizlerin ve Osmanlıların arasındaki ittifak resmen bozulmuş oldu. 1915′de İngilizler savaşa katılması karşılığında Yunanistan’a adayı teklif ettiler. Ancak bu teklifin o sırada Yunanlılar tarafından kabul görmemesi üzerine ada on yıl sonra başında İngiliz valisi bulunan bir İngiliz sömürgesi haline geldi. 1923'te imzalanan Lozan Barış Antlaşması’nın 21. Maddesi gereğince, Birleşik Krallığa ilhakı tanındı. 1925 yılında Kıbrıs Crown Colony olarak ilan edildi.
20.01.2013